Sosyal Güvenlikte "RİSK"

Hepimizin bildiği bir üniversite sınav fenomenidir “Risk nedir?” sorusu..
Sınav günü kâğıtları eline alan öğrenciler heyecanla sorulara bakıp, kendilerine tek bir sorunun sorulduğunu gördüklerinde şaşırırlar. Tek bir soru vardır ve değeri tabi ki 100 puandır: "Risk Nedir?". Homurdanmaya başlayan sınıf, kâğıda gömülüp Riskin ne olduğunu yazmaya çalışır.  Kimi yarım sayfa,  kimi 1 sayfa, kimi 3 sayfa, 5 sayfa yazarken bir öğrenci ise diğerlerinden farklı olarak süre bitiminde boş kâğıdı hocasına uzatırken kâğıdın üzerine şöyle yazdığı rivayet edilir: "Risk budur!".

Öyle ya, belki de okulunun uzamasına neden olacak bir sınavda boş bir kâğıt verip "Risk budur" diyebilmek riskin ta kendisidir. Tabi sonuçlar açıklandığında boş kâğıda risk alarak "Risk budur" yazan öğrenci tam puan almıştır.
Elbette bizim bu yazımızda bahsedeceğimiz bu anlamda bir risk değil. Burada öğrenci sonuçlarını öngörebildiği bir riski bilinçli olarak üstlenmektedir. Sosyal güvenlik anlamında risk denildiğinde ise bireyin çoğunlukla öngöremediği ve muhtemelen karşı koyamayacağı zararlara neden olabilecek, etkilerden bahsedilmektedir. Sosyal güvenlik açısından her tehlike risk olarak değerlendirilmez. Bir tehlikenin sosyal güvenlik mekanizması içinde risk olarak kabul edilmesi için bazı özelliklere sahip olması gerekir. Öncelikle tehlikenin hedefi insan olmalıdır. İnsana yönelik mutlak veya muhtemel tehlike ortaya çıktığında ise birey yaşamında gider artışı ya da gelir azalışı şeklinde bir sonuç yani bireyi maddi olarak da etkileyecek bir zarar ortaya çıkması söz konusu olmalıdır. Ayrıca tehlikenin ortaya çıkma zamanının belirsiz olması da tehlikenin sosyal güvenlik anlamında riske dönüşmesine neden olan özelliklerden sayılabilir.
Resim 1 : Risk
(Kaynak: www.yönetimhaber.com)
Sosyal güvenlik sistemleri var oluş sebebi ile bireylerin zaman içinde elde edecekleri kazançlarını ve çalışma yeteneklerini etkileyen risklere karşı onları güvence altına almaya ve ortaya çıkabilecek risklerin zararlarını telafi etmeye çalışmaktadır. Modern sosyal güvenlik algısı, toplumu oluşturan tüm bireyleri sosyal risklere karşı korumaya alan ve bireylerin toplum içerisinde yaşam garantisini sağlayarak, belirli bir hayat standardını garanti altına alma düşüncesini içermektedir.
Bu çerçevede özellikle 20 nci yüzyılın ikinci yarısında pek çok ülkenin benimsediği ve kabul ettiği çeşitli uluslararası standartların oluştuğu görülmektedir. Bunlardan bazıları 1948 tarihli “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”, 1952 tarihinde kabul edilen 35. Uluslararası Çalışma Konferansında kabul edilen “Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin 102 Sayılı Sözleşme”, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)’nün diğer sözleşmeleri ve Türkiye’nin 1976 yılında onayladığı Avrupa Sosyal Güvenlik Kodu’dur.
Ülkeler sosyal güvenlik stratejilerini ve sistemlerini belirlerken, uluslararası kabul gören ve taraf oldukları anlaşmalar ve sözleşmeler ile belirlenen sosyal risklere karşı bireyi korumak adına düzenlemeler yaparlar. Her ülkenin kendi sosyal güvenlik sisteminde bireyi koruma altına aldığı riskler yani sosyal güvenlik şemsiyesinin kapsamı değişebilmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 1952 tarihli 102 sayılı “Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin Sözleşmesi 29 Temmuz 1971 tarih ve 1451 sayılı kanun ile onaylanmış, Bakanlar Kurulu’nun 1 Nisan 1974 tarih ve 7/7964 sayılı kararnamesi ile yürürlüğe girmiştir. Bu önemli sözleşme sosyal güvenlik kavramının çağdaş tanımında da belirleyici role sahip olmuştur. Sözleşmede dokuz risk sayılmıştır. Bu riskler; hastalık, analık, sakatlık, yaşlılık, işsizlik, iş kazası, meslek hastalığı, ölüm ve aile yardımlarıdır (Güzel:1999).
Türkiye, Sözleşmenin 2. maddesinin (b) fıkrasında öngörülen yetkiye dayanarak, sadece hastalık ödenekleri, ihtiyarlık yardımları, iş kazalarıyla meslek hastalıkları halinde yapılacak yardımları, maluliyet yardımları ve ölüm yardımlarına ilişkin bölümlerine ait mükellefiyetlerin kabulü, sağlık yardımları ve analık yardımlarına ilişkin bölümlerine ait mükellefiyetlerin ise sözleşmenin 3. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak geçici istisna hükümlerinden yararlanmak suretiyle kabulü kaydıyla onaylamıştır (Ekdemir: 2009; 893).
Bu çerçevede Türkiye, 102 sayılı Sözleşme ile belirlenen dokuz risk unsurundan aile yardımları dışındaki unsurlar hakkındaki asgari normları birkaç istisna dışında kabul etmiş ve iç mevzuatında da bu asgari normları uyumlaştırmıştır. Elbette ilerleyen zaman içerisinde çeşitli sözleşme ve anlaşmalarla sosyal güvenliğe ilişkin normlar uluslararası düzeyde geliştirilirken Türkiye’de de sosyal güvenlik şemsiyesi ve korunma imkanları geliştirilmiştir. Bugün Türkiye’de gelinen noktada aile yardımları dışındaki sekiz risk, sistem içerisinde düzenlenmiş ve bireylere sosyal güvenlik korunması sağlanmıştır. Aile yardımlarına ilişkin ise sosyal yardım ve ve sosyal hizmetler bağlamında çeşitli düzenlemeler de mevcuttur. Ancak sosyal güvenlik sistemi içerisinde aile yardımlarına yer verilmemektedir. Son dönemde aile yardımları kapsamında değerlendirilebilecek birçok faaliyetin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çatısında toplanarak yerine getirilmeye çalışıldığı da ifade edilmelidir.
Günümüzde gerek uluslararası alanda gerekse Türkiye’de sosyal güvenliğin konusu olan risklerin geleceği, yeni tehlikelerin risk kapsamına dahil edilip edilmeyeceği ya da risklerin kapsamında bir daraltılmaya mı gidileceği konuları tartışılmaktadır. Bütün bu konular, üzerinde ciddi tartışmaların yapılmasını gerektiren, sosyal tarafların da dahil edilerek sosyal güvenlik stratejilerini belirleyen önemli konulardır.
Resim 2 : Değişen Risk
(Kaynak : www.riskmed.com.tr)
Özellikle son yıllarda sosyal güvenlik algısında meydana gelen genişleme ve devletten beklentilerin artması, klasik önlemler dışında daha kapsamlı bir sosyal güvenlik sistemine ihtiyacı doğurmaktadır. Bu anlamda sosyal güvenlik; bireyin karşılaştığı ekonomik, sosyal ve fizyolojik risklerin dışında; ayrıca aile, konut, kentleşme, eğitim, meslek seçmede yardım, yönetime katılma, istihdam, verimliliğin arttırılması, çevrenin korunması, sağlık ve hijyen politikalarına ilişkin önlemleri de içeren bir yapıya bürünmektedir. Bu yapı risklere karşı alınacak önlemlerin yanında, mevcut refah düzeyinin sadece sürdürülmesine değil, daha çok yükseltilmesine de anlamlı bir vurgu yapmaktadır (Güvercin: 2004, 95).
Sosyal güvenlik sistemi, belirlenen risklere karşı bireyi ve dolayısıyla toplumu koruma altına alan, bireyin yaşamının herhangi bir noktasında karşılaşabileceği mutlak veya muhtemel tehlikelerin yaratacağı maddi zararlardan bireye güvence sağlayan, bunu yaparken de kapsadığı nüfus çerçevesinde, toplum dayanışması ve yardımlaşmasına devletin yapacağı kurumsal ve mali katkı ile ortaya çıkan risklere karşı mücadele stratejisi ve uygulamalar manzumesidir.
Bilim ve teknolojide meydana gelen büyük ilerleme bir taraftan insan hayatında önemli kolaylıklar sağlarken diğer taraftan başka tehlikelerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Günümüzün iktisadi üretim ve tüketim biçimleri ve küreselleşme, insanın yaşam alanı ve doğa üzerindeki baskıyı artırmakta, iktisadi ve sosyal sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Meydana gelen ve gelmesi muhtemel risklerin ülkelerin sınırlarını aşması, çevreye karşı duyarlılığın gelişmesi ile hem birey bazında hem de sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde, ortaya çıkan bu risklerle mücadelede de sınır aşan yaklaşımların ve birlikteliklerin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Küreselleşme ile ortaya çıkan atmosfer yeni küresel aktörleri de kendi içinden çıkarmaktadır. Diğer taraftan uluslararası işbirliğine ve ortak paydaya dayanan örgütlerin kurumsal etkinlikleri de artmaktadır. Sınır aşan risklere karşı bireyin korunmasında küresel yeni aktörlerin ve uluslararası örgütlerin sorumluluk üstlenerek, yeni tehlikelerin risk kapsamına alınarak sosyal güvenlik stratejilerinin belirlenmesinde ve yeni politikaların geliştirilmesinde günden güne daha etkin rol oynadıkları bir düzen ortaya çıkmaktadır.

Kaynaklar : 
  • Ekdemir, H. Şadi (2009). Avrupa Birliği – Türkiye – Uluslararası Sosyal Güvenlik Uyumu ve Eşgüdüm Normları. Hak-İş Yayınları, Ankara. http://www.hakis.org.tr/yayinlar/sosyal_guv_es_gudum.pdf (Erişim Tarihi: 07.06.2013).
  • Güvercin, C. Hüseyin (2004). “Sosyal Güvenlik Kavramı ve Türkiye’de Sosyal Güvenliğin Tarihçesi”, Ankara Ünv. Tıp Fakültesi Mecmuası. Cilt 57, Sayı 2, s.89-95. http://acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/891/ (Erişim Tarihi: 07.06.2013).
  • Güzel, A ; A.R. Okur (1999). Sosyal Güvenlik Hukuku. Beta Basım. 7. Bası, İstanbul.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sosyal Politika Nedir? (2)

Hizmet Akdine Tabi Çalışanların Sigortalılığı (Eski SSK, Yeni 4/1-a)

Kendi Adına ve Hesabına Bağımsız Çalışanların Sigortalılığı (Eski Bağ-Kur, Yeni 4/1-b)